TÜRK-İŞ: ‘ALDIĞIMIZ ÜCRET ZORUNLU İHTİYAÇLARIMIZA BİLE YETMİYOR’
Türk-İş Hatay İl Başkanı ve Türk Metal Sendikası İskenderun 1 Nolu Şube Başkanı Çakır Varan, yaklaşan 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü nedeniyle yaptığı açıklamada “İşçi hak ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi, ücretlerin satın alma gücünün korunması, asgari ücretin artırılması, vergide adalet sağlanması
gerekmektedir.
‘HER SEKTÖRDE, HER ÜLKEDE, BİR KÜRESEL DURGUNLUĞUN ETKİSİ YAŞANIYOR’
Türk-İş Hatay İl Başkanı ve Türk Metal Sendikası İskenderun 1 Nolu Şube Başkanı Çakır Varan, “Bugün yaşamını emeğiyle sürdürenlerin hak arama ve mücadele günü.. Bugün emekçiler olarak bizim günümüz.. Tüm iş kollarında, hayat devam etsin diye canını dişine takanlar… Gecenin körü, sabahın şafağı; kışın ayazı, yazın sarı sıcağı demeden alın teri dökenler… Çeliğe, cama, taşa, toprağa, çimentoya şekil verenler; uzakları yakın edenler, hastaları sağlıklarına kavuşturanlar. Tezgâh başında, büroda, laboratuvarda, tarlada, madende, muayenehanede çalışan emekçiler. Dünyadaki zenginliği üretenler. Ama bu ürettiklerinden hakça pay alamayanlar. Üstüne üstlük güvencesiz, kuralsız, sendikasız çalışmaya mahkûm edilenler.. Bugün 1 Mayıs!” dedi ve ekledi;
‘ALDIĞIMIZ ÜCRET ZORUNLU İHTİYAÇLARIMIZA BİLE YETMİYOR’
“
Son elli yılda, tüm dünyada emekçilerin yaşama şartları her sene bir öncekine göre daha da kötüleşti. Zenginle fakir arasındaki fark daha da açıldı. Dünyada geçerli ekonomik sistem her geçen gün yeni bir sarsıntıya, daha fazla krize yol açıyor. Her sektörde, her ülkede, bir küresel durgunluğun etkisi yaşanıyor. Bu olumsuz gelişmeler giderek arttı. Önceden yaşanan meseleleri gölgede bıraktı. Covid-19 Salgını ile tüm fatura emekçiye çıkarıldı. Hayatımız adeta kâbusa döndü. Başta dar gelirliler olmak üzere, hayatını emeğiyle sürdüren tüm toplum kesimleri ağır tahribata maruz kaldı. Salgının kitlesel etkileri yavaş yavaş azalma eğilimi gösterdi. Ama emekçiler için ümit verici gelişmeler yaşanmadı. Fiyat artışları tedarik maliyetlerini artırdığından, yeni bir zam dalgası sert bir biçimde geldi. Ekmekten şekere, etten süte, meyve ve sebzeye kadar tüm temel gıda ürünlerine yüzde yüzü aşan zamlar geldi. Zam dalgası sadece gıda ürünleriyle sınırlı kalmadı…
Akaryakıttan doğal gaza, elektrikten suya; ulaşıma, yani tüm temel hizmetlere gelen zamlar durmak bilmedi. Zamlar günden güne; kimi zaman saatten saate geldi. Dün bir olan bugün bir buçuk oldu; sabah iki olan akşama iki buçuğa çıktı. Bu da ücretli çalışanların, emeklilerinin geçinme şartlarındaki bozulmanın daha da artmasına yol açtı. Aldığımız ücret zorunlu ihtiyaçlarımıza bile yetmiyor. Eşitsiz, hakkaniyetsiz ve emekçilerin hayatını olumsuz etkileyen ilişkilerin sonuçlarını görüyoruz. Uluslararası siyasette, ekonomide yaşanan tek merkezli yapı sorunlara yol açıyor. Onlar savaşıyor, olumsuz etkisini yoksul halk çekiyor. Ekonomik ve sosyal alanda mevcut sıkıntılar uluslararası alandaki gelişmelerle daha da arttı. Temel harcamalarımız arasında yer alan her türlü kalemde yüksek fiyat artışları yaşandı. Yani enflasyon canavarı yine hortladı…
ÜCRETLERDEKİ AŞINMANIN EN KISA SÜREDE ÖNLENMESİ GEREKİYOR
Dar ve sabit gelirli milyonlarca emekçinin en büyük düşmanlarından biri olan bu canavar hayatlarımıza adeta bir karabasan gibi çöktü. Bunun sorumlusu emeğiyle geçinmeye çalışan milyonlarca emekçi değil. Yükselen yaşama maliyetine karşı önlem olarak ücretlerde artış sağlandı. Birçok iş kolunda ücret artışları önceki senelerle karşılaştırıldığında nispeten daha yüksek oldu. Asgari ücret vergi dışı bırakıldı. Ancak bu olumlu gelişmeler yaşadığımız enflasyonun gölgesinde kaldı. Emekçilerin reel ücretleri hızla eridi. Satın alma gücü gerileyen emekçilerin geçinme şartları daha da kötüleşti.
Emekçiler sadece ve sadece hayatta kalabilmek için çaba gösterir hale geldi. Resmi verilere bakılırsa yıllık enflasyon yüzde 61.. Biz günlük hayatımızda ödediğimiz fiyatları biliyoruz. Elimize geçen gelirin büyük bölümü temel harcamalara gidiyor ve yetmiyor. Emekçilerin çok sınırlı bir bölümü, koruyucu şemsiyeleri olan sendikal örgütlülük çatısı altında kendilerini kısmen koruyabildi. Son aylarda daha da artan zam dalgası ve ödediğimiz yüksek faturalar nedeniyle, toplu sözleşmeyle elde ettiğimiz ücret artışları da maalesef anlamını yitirdi. Ücretlerdeki aşınmanın en kısa sürede önlenmesi gerekiyor.
‘
GEÇİM SIKINTISIYLA EMEKÇİLER 1 MAYIS’I KUTLUYOR
’
Yaşanan şartlar altında tek çare sendikal örgütlenmedir. Kayıt dışı, kuralsız çalışan farklı iş kollarındaki tüm güvencesiz işçiler sendikal örgütlenmenin koruyucu şemsiyesi altına alınmalıdır. Hem örgütlenme hakkı hem de ücret iyileştirmeleri için önemli bir mücadele süreci yaşanıyor. Kayıt dışı istihdamın, ucuz emeğe dayalı göçmen işçiliğin yakıcı etkileri daha görünür oldu. Bu gelişmeler sendikaların verdiği örgütlenme mücadelesinin ne derece yerinde olduğunu da gözler önüne serdi. Sendikal örgütlenmenin güvence, sendikal örgütlenmenin fırtınalı günde emekçinin sığınacağı liman olduğu bir kez daha anlaşıldı. Dünyanın büyük bir bölümünde emekçiler, 1 Mayıs’ı daha da ağırlaşan sorunlarla mücadele ederek karşılamaktadır. Yurdumuzda da durum çok farklı olmadı… Bir yandan işsizlik tehdidi diğer yandan geçim sıkıntısıyla emekçiler bu 1 Mayıs’ı kutluyor. Yurdumuzun en büyük ve en köklü işçi örgütü Türk-İş, başta üyeleri olmak üzere tüm emekçilerin hak ve çıkarlarını koruyup geliştirmek amacıyla mücadele etmektedir. Emeğin dünyasının en yakıcı mevcut sorunları ve bunlara yönelik çözüm önerileri Türk-İş tarafından her fırsatta ortaya koyuldu. İşçi hak ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi, ücretlerin satın alma gücünün korunması, asgari ücretin artırılması, vergide adalet sağlanması, çalışma mevzuatının iyileştirilmesi ve benzeri birçok alanda hep birlikte mücadele ediyoruz. Sendikaların temel mücadelesi ekmek, barış ve özgürlük içindir. Bu vesile ile bütün emekçilerin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü kutluyorum. Türkiye’de Türk-İş Var! Yaşasın 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü.”