Türkiye; üç tarafı denizlerle, iç tarafı sınıfsal, toplumsal, sosyal, siyasal ve kültürel bilinci şekillenmemiş cahillerle çevrili bir kara parçasıdır. Nüfusunun çoğu; emeği ile geçinenlerden değil, sosyal yardımlarla, Devlet destekleriyle beslenen, bedava yaşayan ve günler geçtikçe Araplaşan dini-dar Ortadoğulu insanlardan oluşmaktadır.
Aslında Türkiye; çalışmadan, yorulmadan, öğrenmeden, rahat yaşam yollarını ihtiyat haline getirmiş insanların ülkesidir. Türk Milleti; ülkeyi batıran adamı, ülkeyi kurtarması için yeniden cumhurbaşkanı seçen insan yığınlarının adıdır. Türkiye’ye İslam ülkesi denemez! Çünkü bir ülkede hırsızlık, ahlaksızlık, gasp ve çocuklara tecavüz varsa ‘din’ yoktur. Türkiye’de aptal politikacılar problem değildir; asıl problem, onları seçmekten vazgeçmeyen aptalların varlığıdır.
Türkiye tarihinde böyle iğrenç bir dönem yaşanmamıştır. Ülkeyi düztaban, uğursuz, basiretsiz, iğrenç ve soytarılar bu hale getirmiştir. Dünya ulusları arasında; hukuktan, demokrasiden ve özgürlüklerden kendi oylarıyla vazgeçen ve ‘meşrutiyet’ yönetimini tercih eden başka bir ulus yoktur.
Son zamanlarda, bu ülkede elleri kanlı, vicdanları kara, ağızları salyalı ve kuduruk yaratıklar türemiştir. Bu ülkede süt kokan bebeklere tecavüz ediliyor; çocuklar katlediliyor! Bu ülkede 6 yaşında, 9 yaşında kızlara ‘nikâh düşer’ diyen yavşaklar, “Bu ülkeden ya Kemalistler gidecek ya biz” diyen Müslüm Gündüz gibi meczuplar var! Bu milletin ıslahı; kötülerin imhası ile değil, yeni neslin eğitim ve terbiyesiyle ancak mümkün olabilir.
Şuanda ülkemizdeki gündem ne 24 Haziran seçim sonuçları ne de kurulacak Cumhurbaşkanlığı Hükümeti’dir. Şuanda ülkemizdeki gerçek gündem; son zamanlarda acımasızca yitirdiğimiz çocuklardır. Bu ülkede ne zaman bir ‘tekbir’ sesi gelse ya insan yakıyorlar ya da insan kesiyorlar. Toplum o kadar cahil ki; din var diye ahlaka ihtiyaç kalmadığını sanıyorlar. Çünkü milletin idrar yolları değil, idrak yolları hastalıklıdır. Türkiye o yüzden olağanüstü haldedir.
Hatırlatmakta fayda var: Nicolo Makyavelli der ki; “İnsan yığınları büyük hırsıza kızmaz. Özlemi odur. İnsan yığınları yalancıya kızmaz. Kendisi de yalancıdır. İnsan yığınları yoksula kızar, ‘aptallığından’ der! Yığın, toplum değildir. Yığın otoriteye itaat ederek hareket eder. Toplum; bireylerden oluşur, sorgular, örgütlenir. Kitlenize bakın, anlarsınız. Yığın mıdır? Toplum mudur?”
Bir soru da ben soruyorum: 21. yüzyılda, halkoylamasıyla demokrasiden meşrutiyete geçen Türkiye’den başka bir ülke var mıdır?
SEÇ-SİS SİSTEMİ ANAYASA MAHKEMESİ’NDE
Aslında suçlu olan, aptal veya enayi yerine konulan seçmen değil, tüm dünya ülkelerinin ve uluslararası hukukun yasakladığı SEÇ-SİS Sistemi’ni izinsiz, korsan, kaçak ve yasadışı bir şekilde kullanan AKP hükümeti ve bu sistemin uygulanmasına göz yuman diğer siyasi partilerdir.
Bugün ülkede 20, 30, 40, 50, 95 senedir siyaset yapan partiler, sahte diplomalı birinden hesap soramıyor. 17 senedir ne diplomaya ne de SEÇ-SİS’e dava açamıyorlar. Öyleyse bu düzen partileri Ak Parti’nin ortakları mıdır? Hazine yardımlarından nemalanan bu düzen partileri ve siyasiler; Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milletinin kaderi ile oynayan bir oy hırsızına mahkûm olmuşlardır.
Türkiye’de, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş için ilk kanun hükmünde kararname yayınlanmıştır. Bazı kanunlarda yer alan Bakanla Kurulu yetkileri 698 sayılı KHK ile Cumhurbaşkanına devredilmiştir. Yeni KHK ile tüm kanunlarda yer alan ‘Bakanlar Kurulu’ ibareleri ‘Cumhurbaşkanı’ ve ‘Cumhurbaşkanlığınca’ olarak değiştirilmiştir. Yeni KHK, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TBMM’de yemin ettiği gün yürürlüğe girecektir. Böylelikle ‘Başbakanlık’ tarihe karışacaktır. Başbakanlığı ‘Dükkân’ olarak niteleyen ve gören en son Başbakan Binali Yıldırım, dükkânını kendi elleriyle Cumhurbaşkanlığına devredecektir.
Meşrutiyet veya anayasal monarşi, Cumhurbaşkanı yetkilerinin anayasa ve halkoylamasıyla seçilen meclis tarafından kısıtlandığı yönetim biçimidir. O yüzden, 24 Haziran 2018 seçimleri, Türkiye için milattır. Bir günde geçmişe bir çizik atılmış; hukuk, demokrasi ve özgülüklerden vazgeçilmiştir.
Dünya ülkeleri arasında İtalya, İspanya ve Yunanistan’da da seçimlerde SEÇ-SİS Sistemi kullanılmıştır. Ancak bu üç ülkelerde SEÇ-SİS Sistemi Avrupa İnan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) dava konusu yapılmıştır. AİHM, açılan davaları kabul etmiş ve yapılan yargılama sonunda bu sistemle yapılan tüm seçimler iptal edilmiştir.
Türkiye’de ise, vatandaşın henüz adını bile duymadığı Milli Mücadele Partisi’nin (MMP) 11/03/2017 tarihinde Ankara 3. İdare Mahkemesi’nde SEÇ-SİS Sistemi’nin uygulanmasının iptaline yönelik açtığı dava reddedilmiştir. Dava, itiraz üzerine Ankara 12. Dava Dairesi’nce onaylanmıştır. Bunun üzerine MMP, 21/06/2018 tarihinde SEÇ-SİS Sistemi’nin iptali için Anayasa Mahkemesi’nde dava açmıştır. MMP Genel Başkanı ve değerli dostum Ahmet Kaya, Anayasa Mahkemesi’nde duruşmalı olarak görülecek davayı kazanacaklarını düşünüyor. Ancak bazı kesimlerden örtülü olarak tehdit edildiğini ve bu iptal davasından vazgeçmesinin istenildiğini iddia ediyor. İlerleyen günlerde bakalım daha neler olacak? Hep birlikte yaşayarak göreceğiz!
MMP Genel Başkanı Ahmet Kaya, SEÇ-SİS Sistemi ile yapılan tüm seçimlerde hile yapıldığını, milletin iradesinin çalındığını ve gasp edildiğini de söylüyor. Elbette daha başka şeyler de söylüyor: “Tüm yargı yolları tükendikten sonra bu davayı AİHM’e götüreceğiz ve kazanacağız” diyor.
Çünkü SEÇ-SİS Sistemi’nin kullanılması, tüm dünya ülkelerinde yasaklanmıştır. Ak Parti ise, bu sistemi izinsiz, korsan ve kaçak olarak kullanarak uluslararası hukuku ayaklar altına almıştır. Dünyada Türkiye’den başka üç ülke bu sistemi kullanmış, bu sistemle yapılan seçimler AİHM’de dava konusu yapılmış ve neticede bu sistemle yapılan seçimlerin iptaline karar verilmiştir. Bu sistemi izinsiz ve korsan bir şekilde kullanarak uygulayan siyasilere ceza kesilmiştir. Muhtemelen aynı sistemi uygulayan Türk siyasiler de aynı akıbeti yaşayacaktır.
Ayrıca, MMP’nin başvurusu üzerine, SEÇ-SİS Sistemi’nin AİHM’de iptal edilmesi ve demokrasiye dönülmesi halinde, Türkiye’de bu sistemi kullanan ve ülkenin kaderi ile oynayan bir kuruluş haline gelen Anadolu Ajansı (AA) yöneticileri ve mensuplarının vatana ihanetten yargılanmaları da gündeme gelecektir.
Sözün özü: Demokrasi kültür rejimidir. Yani demokrasinin kültürünü oluşturmak ve sürekli değiştirmek gerek! Türk Milleti’nin ortalama kültür düzeyi Afganistan seviyesindedir. Bu yüzden, Türkiye için 24 Haziran 2018 seçimleri milattır. Ne diyelim: Hukuktan, demokrasiden ve özgürlüklerden kendi oylarıyla vazgeçen ve ‘meşrutiyet’ yönetimini tercih eden seçmenler utansın!