Türkiye’de iyiye giden hiçbir şey yok. Her şey kötüye gidiyor! İktidarın ‘suni’ meseleler yüzünden gerçek sorunları perdeleme çabaları da tutmuyor. Mesela: Kadir Has Üniversitesi tarafından hazırlanan ‘Türkiye eğilimleri’ araştırması, iktidarın tüm kutuplaştırma çabalarına rağmen gerçek sorunların üstünü perdeleyemediğini gösteriyor. Araştırma, ülkenin en önemli sorunlarının işsizlik, kriz ve hayat pahalılığı olduğunu ortaya koyuyor.
Araştırmaya göre, yüzde 46.1’le ekonomiye dair konular en büyük sorun olarak görülüyor. Hemen her alanda kutuplaşma algısı düşerken ‘zengin-fakir’ kutuplaşması algısı ise artıyor. Araştırmadan diğer bazı dikkat çeken sonuçlar ise şöyle: Yargının siyasallaştığını düşünenlerin oranı 2018 yılında yüzde 30,8 iken, 2019’da 38,7’ye yükselmiştir. Halkın yüzde 30,7’si, Türkiye’de demokrasinin zayıfladığını düşünüyor. Türkiye’de siyasal kutuplaşma olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 50,8, olmadığını düşünenlerin oranı ise yüzde 49,2 olmuştur.
Araştırmada ayrı ayrı sorun alanları değerlendirildiğinde ülkenin en büyük sorunu olarak yüzde 19,8’lik oranla ‘terör’ görülürken, hayat pahalılığı yüzde 18,1 ile ikinci, işsizlik ise yüzde 16,8 ile üçüncü sırada yer alıyor. Ekonomi ile ilişkilenen sorunlar bir arada değerlendirildiğinde ise işsizlik, hayat pahalılığı ve ekonomik durgunluk toplamda yüzde 46,1 oranla birinci sıraya yerleşmiştir.
Araştırmanın ekonomiye dair en dikkat çekici sonuçlarından biri de ‘kutuplaşma endeksi’ başlığı altında ‘laik-dindar’, ‘sağcı-solcu’, kutuplaşması algısı belirgin biçimde düşerken, ‘zengin-fakir’ kutuplaşması algısı ise belirgin biçimde yükselmiştir. 2017’de yüzde 9,5 olan algı, 2018’de yüzde 13,7’ye, 2019’da ise yüzde 20,5’e çıkmıştır. Ayrıca hükümetin ekonomi yönetimini başarılı bulanların oranındaki düşüş 2019’da da devam etmiştir. 2017’de yüzde 47,7’yle hükümetin başarılı bulunma oranı 2018’de yüzde 33,5’e, 2019’da yüzde 31,4’e gerilemiştir.
Araştırma sonuçlarına göre, son bir yılda yaşanan ekonomik gelişmeler Türkiye’nin ekonomik olarak daha kötüye gittiğini göstermektedir. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a verilen destekte de düşüş var. 2017’de 49,7 olan Erdoğan’a destek oranı 2018’de yüzde 33,6 olarak gerçekleşirken, 2019’da ise yüzde 30,9’da kalmıştır. Hükümetin dış politikalarını ‘başarılı’ bulanların oranı 2018 yılında yüzde 32,2 iken 2019’da bu oran yüzde 28,5’e gerilemiştir. En fazla tehdit olarak algılanan ülke yüzde 64,5 ile ABD olmuştur.
Dahası da var: Uluslararası Şeffaflık Örgütü 2019 Yolsuzluk Algı Endeksi’ne göre Türkiye, geçen yıla göre 2 puan kaybederek 91’inci sıraya düşmüştür. Türkiye’nin bu hızlı düşüşünün temel nedenleri arasında; “gücün, otoriter rejimlere benzer bir yoğunluk ile yürütme erkinde ve tek elde toplanan, yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkelerine yönelik ihlaller” sıralanmıştır. Uluslararası Şeffaflık Derneği Başkanı E. Oya Özarslan, “ülkemiz, böylece ülke tarihindeki en düşük sırayı almış durumda” değerlendirmesinde bulunmuştur.
Hal böyleyken, MHP destekli AKP iktidarının sözcüleri ve yandaşları sahte gündemler yaratarak ekonomik krizin toplumda açtığı tahribatı örtmeye çalışıyorlar. Kâğıt üzerinde üretilmiş istatistikler yardımıyla her şey güllük gülistan gösteriliyor. Hazine ve Maliye Bakanı her kürsüye çıktığında ekonomik pembe tablolar çiziyor. Başlangıçta piyasaya moral vermek ve karamsarlığı dağıtmak için politik kaygılarla söylendiği varsayılsa da, yaklaşık 3 yıldan beri bıktırırcasına tekrarlanan bu asılsız iddia ve çarpıtmalar artık yalama olmuştur. Hep üst perdeden konuşmayı marifet sayan iktidar sahiplerinin söylemlerinin aslının astarının olmadığı her geçen gün daha net anlaşılıyor. Çünkü işte, çarşıda ve mutfakta fiilen yaşanan hayat onları her defasında yalanlamaya devam ediyor.
Anımsanacağı üzere iktidar 2019 sonu itibariyle yıllık enflasyonu yüzde 11,94, işsizliği yüzde 13,40 olarak açıklamıştı. Merkez Bankası’nı zorlayarak yaptırdığı indirimler sonucunda ise politika faizi yüzde 11,25’e düşürülmüştür. Kırpılarak ve dayatılarak oluşturulan bu rakamlar bir yandan emekçilerin ücretlerini kısmak için kullanılmakta, bir yandan da halka bir başarıymış gibi sunulmaktadır.
Oysa gerçek durum bu değildir! Türkiye ekonomisi şu anda dünyanın performansı en kötü ve kırılgan ekonomilerinden biridir. İktidarın eğip büktüğü, kırpıp çırptığı verileri esas alsak da gerçek şöyle: Türkiye’yi enflasyon, işsizlik ve faiz açısından dünyanın diğer ülkeleriyle kıyasladığımızda da bunu açıkça görmekteyiz.
İşte yalan söyleneni açık düşüren uluslararası rakamların diliyle dünya aynasındaki yerimiz:
ENFLASYON: 2019 yılında 181 ülke arasında enflasyon oranı Türkiye’den yüksek sadece 11 ülke bulunuyor. Bu 11 ülkenin 3’ü Asya’da, 3’ü Latin Amerika’da, 5’i de Afrika’dadır. Nijerya, Ruwanda ve Malavi ise bizimkine eş düzeyde fiyat artışı yaşamıştır. Geri kalan 167 ülkede fiyatlar genel düzeyi yıllık yüzde 11,94’ün altında kalmıştır.
İŞSİZLİK: Türkiye çalışabilir yaştaki yurttaşlarımızın iş aradıkları halde yüzde 13,40’ının iş bulamadığı bir ülkedir. Bu oran 15-24 yaş grubu gençlerde yüzde 25,3, yüksek eğitim mezunu gençlerde yüzde 30’u buluyor. İş aramaktan umudu kesenler hariç, iş arayan işsiz sayısı 4 milyon 396 bin olmuştur. Dünyadaki 181 ülke arasında işsizliğin bizden daha yüksek olduğu ülke sayısı 25’tir. Bunların 15’i Afrika’da, 6’sı Avrupa’da, 4’ü ise Asya’dadır. Bize benzer olan da 2 ülke var: İspanya ve Haiti. Geri kalan 154 ülke yurttaşlarına iş temin etmek açısından bizden daha iyidir.
FAİZ ORANI: Siyasi iktidarın hem borca batan yandaş şirketleri korumak hem de “faizin haram” olduğuna inanan Müslüman ahaliye şirin görünmek için zoraki indirdiği politika faizinde de durum parlak değildir. Şu anda Merkez Bankası’nca yeni açıklanan yüzde 11,25’lik politika faizi, dünyanın en yüksek faiz oranlarından biridir. 181 ülke içinde bizden daha fazla faiz uygulayan sadece 20 ülke bulunuyor. Mısır, Zambiya, Moğolistan, Mozambik ve Şeyşel Adaları’ndaki oran ise bizimki kadar. Yani, 181 dünya ülkesi arasında bir “faizcilik yarışı” yapılsa ilk 20’ler içinde koşuyor durumdayız. Onu bunu “faiz lobisi yandaşı” diye suçlayanların hali budur. Kaldı ki, dışarıdan alınan kredilere de en yüksek faiz veren ülkelerden biri yine Türkiye’dir.
Sonuç olarak; enflasyon, işsizlik ve faiz konusunda durumu Türkiye’den daha kötü olan 11-25 ülkeden çoğu Afrika’nın yoksullarıdır. Bir kısmını da halen iç savaş yaşayan Suriye, Yemen, Libya, Afganistan ve Irak ile ağır ekonomik kriz içindeki Arjantin, Venezuela ve İran gibi ülkeler oluşturuyor. Hiç değilse bu ülkelerin belli mazeretleri var. Ya bizim mazeretimiz ne?
Tüm bu verilerin ortaya çıkardığı acı gerçek şudur: Ülkemiz güllük gülistanlık değil! Deprem yalnızca Manisa, Elazığ ve Malatya’da yaşanmıyor. Türkiye’de kimliksel, toplumsal, sosyal, kültürel ve siyasal deprem de yaşanıyor! Türkiye’nin gündemi bilerek, çılgınlıklarla, suni meselelerle işgal ediliyor. Toplum olarak artık uyanmak ve düşünmek gerekiyor!
Diğer güncel İskenderun haberleri için: İskenderun Haber
Diğer güncel Hatay haberleri için: Hatay Haber