Freedom House, merkezi Washington D. C.’de olan ve sayılı ülkelerde şubesi bulunun, kâr amacı gütmeyen, hükümet dışı bir düşünce kuruluşudur. Freedom House 31 Ekim 1941’de kurulmuştur. Demokrasi havarisidir!
Freedom House, her yıl dünyada hangi ülkeler özgür, hangileri değil tadında bir rapor hazırlar; işi gücü budur! 1975, 1976, 1977 ve 1979 yıllarındaki raporlarda Türkiye’yi ‘özgür’ olarak göstermiş olan bu kuruluş, 1980’li yıllardan itibaren ise ‘yarı özgür’ göstermiştir.
Freedom House tarafından yıllık olarak yayınlanan ‘Dünyada Özgürlük 2018- Demokrasi Krizde’ başlıklı rapora göre, özgürlük ve küresel düzeyde 12 yıllık gerileme 2017 yılında da devam etmiş ve 71 ülkede demokrasi ve insan haklarında önemli gerilemeler yaşanmıştır. Son 10 yılda özgürlüklerin en çok azaldığı ülkeler olarak Türkiye, Orta Afrika Cumhuriyeti, Mali, Burundi, Bahreyn, Moritanya, Etiyopya Venezuela, Yemen ve Macaristan gösterilmiştir. Raporda, demokrasi ve özgürlüklerde ilerleme sağlanan ülke sayısı ise 35 olarak belirlenmiştir.
Freedom House Başkanı Mijhael J. Abramowitz, demokrasinin son yılların en ciddi sınavını verdiğinin altını çizerek, ‘Demokrasinin temel öğretileri arasında olan, seçme özgürlüğü, adil seçimler, azınlık hakları, basın özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü konuları küresel ölçekte kuşatma altında’ demiştir.
Bu konulardaki değerlendirmeler sonucunda; Türkiye, ‘Özgür Değil’ kategorisine indirilmiştir. Raporda; 71 ülkede, demokrasi konusunda gerileme yaşandığı belirtilmiştir. Son 10 yılda özgürlüklerin en çok azaldığı ülke Türkiye olmuştur. Türkiye özgürlükte küme düşmüştür.
Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir. Her ayrıcalık, özgürlüğe bir saldırıdır. Doğa, dilsiz hayvanlara bile özgürlük vermiştir. İnsan özgür olmadan huzurlu ve mutlu olamaz. Özgürlüğün yolu tüm dünyaya karşı tek başına kalmak bile olsa, kendi inancına bağlı kalmaktan geçer.
DEMOKRASİNİN KIYMETİ
Türkiye ‘Zeytin Dalı Harekâtı’ ile birlikte olağanüstü halden savaş haline geçmiştir. Türkiye hukuk devletinden gittikçe uzaklaşmaktadır.
Türkiye hukuk devleti olma doğrultusunda adım atmadıkça, doğrudan yatırımlar artmaz, büyüme hızlanmaz, istihdam artmaz, aş ve iş sorunu hafiflemez.
Türk toplumu; aynı ülkede, aynı göğün altında, aynı havayı soluyarak ama birbirini dinlemeden, anlamadan, güvenmeden yaşar hale gelmiştir. Bütün bu sorunların düğümlendiği yer ise demokrasidir. 2019’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 51’in onayı değil, yüzde 100’ün katılımı hedeflenirse, üstesinden gelinemeyecek problem kalmaz. Devlet erkânı eleştiriye tahammül etmedikçe milli birlik ve beraberlik sağlanamaz.
İnşaata, yol ve köprüye dayalı büyüme sadece ‘rant’ ekonomisi yaratır. Üretime dayalı bir ekonominin en büyük düşmanı enflasyondur. Ekonomideki yapısal sorunlar karşısında geçici önlemlerle yetinilemez. Türkiye’nin 1990’lardaki sorunları adeta geri dönüyor. Türk Lirası’nın değerindeki aşırı dalgalanmalar devam ediyor. Hükümet fiyat istikrarını sağlamak bir yana, enflasyonu yüzde 10’un altında tutmakta zorlanıyor.
Türkiye halkı kavga değil, reform istiyor. Reform, yalnızca ekonomiyi değil, insan hakları ve düşünce özgürlüğünü de kapsamalıdır. Kavga kavgayı, barış barışı doğurur. İnsanları özgürce düşünüp söyleyemeyen bir ülkenin korkunç bir hapishaneden farkı yoktur.
Hiçbir ekonomi, demokraside ilerleme sağlanmadan sürdürülebilir olamaz! Türk toplumu çok iyi bilir ki ‘göstermelik’ demokrasi diye bir şey yoktur. Demokrasi altın kadar kıymetlidir. Demokrasinin çeyreği de, yarımı da olmaz! Demokrasi bozdurup bozdurup kullanılamaz; demokrasi ya vardır ya da yoktur.
Hatırlatmakta fayda var: Demokrasi, halkın karar alma sürecine katılabilmesine olanak sağlayacak şekilde liderlerin ve organizasyonların alternatif kamu politikaları için yarıştıkları bir rekabetçi politik sistemdir. Ve Türkiye’nin nefes alabilmesi için elzemdir!
ZEYTİN DALI HAREKÂTI
Suriye’de bazı ülkelerin askeri, bazı ülkelerin teröristleri var! Ortadoğu coğrafyasında düzenli ordu savaşları yok; teröristler ile teröristler, askerlerle teröristler savaşıyor.
Afrin’de bölücü hainlere karşı başlatılan ‘Zeytin Dalı Harekâtı’ Türkiye’nin sınır güvenliği meselesidir. Bu operasyon ‘milli’ meseledir. Türk ordusu Suriye’yi fethe gitmemiştir. Afrin kenti ve çevresindeki terörist yapılanmayı dağıtarak bölgeyi kontrol altına almak Türkiye için şart olmuştur. Ancak sınır ötesinde savaşmak her ülke için zordur. Üstelik bu işin maddi ve maneviyatı da çok ağırdır. Mehmetçik, Türkiye’yi birleştirmiştir ama biran önce operasyonu tamamlamalı ve Suriye bataklığından çekilmelidir. Allah kahraman askerlerimize güç versin!
Aslında ‘Zeytin Dalı Harekâtı’ Türkiye için bir tercih değil, zorunluluktur. Ancak siyaset borsası dönek siyasetçilerle doludur. Her ne hikmetse döneklerin hepsi de iktidar partisinin içinde ya da yanında savaş çığırtkanlığı yapmaktadır. Maalesef çalıda gül bitmiyor, cahile söz yetmiyor! Allah kimseyi her iktidar değiştiğinde karakter değiştirenlerden eylemesin; Atatürkçü ve vatanseverler gibi “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” dileyenlerden eylesin.
Mecburiyet yoksa savaş yapılmamalıdır! Savaşlar, yaşlı adamlar için genç adamların çarpışmasıdır. Büyük Türk Şairi Nazım Hikmet’in dediği gibi, savaş; korku ve sefaletten başka bir şey vermez; yakar, yıkar, öldürür, yok eder! Üstelik savaş insanlık suçudur! Susmak, suça ortak olmaktır. Ortadoğu’da Türkler, Kürtler ve Araplar değirmen taşı gibi birbirini öğütmemelidir. Türkiye, Irak ve Suriye ülkelerinin liderleri Türk, Kürt ve Arap halklarının geleceği, refahı ve mutluluğu için ortak bir hayal üretmelidir. Çünkü Ortadoğu’da geleceğe dair öngörüsü olmayan liderler, itfaiye memuru gibi yangından yangına koşmak zorunda kalırlar.
Ayrıca Türkiye’nin Ortadoğu’da savaşacak ekonomik, siyasi ve askeri gücü sınırsız değildir. Türkiye’nin müttefik ülkelerden bağımsız harekât edebilme kabiliyeti yoktur. Bölgedeki askeri operasyonlarımız diğer ülkelerin inisiyatif1ine tabidir. Komşu ülkelerde sadece askeri operasyonlarla hedefe varmak hayaldir. Türkiye’nin 50, 100, 150, 200 yıl sonrasını öngörebilecek uzun vadeli, akıllı, doğru stratejilere sahip dürüst ve samimi siyasetçilere ihtiyacı vardır.
Zeytin Dalı Harekâtı, Türkiye’nin sınır güvenliğinden de öte, milli meselesidir. Ancak ‘Milli Birlik’ lafla temin edilemez. Türkiye’nin tek sorunu Afrin değildir. Türkiye’nin daha ciddi beka sorunu vardır. Ortadoğu’da Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki düzensizlik devam etmektedir. Kurtuluş, Atatürk’ün formülündedir. Emperyalizme karşı Türk, Arap, Kürtler hep bir araya gelip emperyalist ülkelere, tam bağımsızlık ve geri kalmışlığa karşı uygarlık savaşı vermelidir. Türk-Kürt ve Arap kardeşler Batı medeniyetine medeniyet nasıl olurmuş göstermelidir.
Hiç kuşkusuz, Türk ordusu Türk milletinin gözbebeğidir. Atatürk’ün askerleri için söz konusu vatansa gerisi teferruattır. Barışseverler için vatan candır, kandır. Vatana sahip çıkmak imandandır! Ancak, askeri savaşta olan bir ülkenin Devlet erkânı meydan meydan geziyorsa, önümüzdeki ilk seçimde oy kaygısı var demektir. İç siyaset, dış politikaya alet edilmemelidir. Devletler arasında kişisel duygular değil, karşılıklı menfaatler esas alınmalıdır.
Tarihe not düşmek için yazıyorum: Barışta oğullar babalarını, savaşta babalar oğullarını gömer. Varsın iktidar özgürlüklerden nefret etsin; eleştirilere tahammül göstermesin. Özgürlük için gökyüzünü satın almanıza gerek yok, ruhunuzu satmayın yeter! Ancak, Atatürk ve Cumhuriyet ile sorunu olmayanların, ülkesine ve milletine sevda ile bağlı olanların vatan savunmasına muhalefet etme hakkı yoktur. Başkalarının çocuklarını, sevdiklerini namlunun ucuna sürmek ve parti kongrelerinde hamaset nutukları atmak çok kolaydır.
Bilinmelidir ki, bizim savaşa karşı tavrımız sadece siyasi değil, insani tutumumuzun da göstergesidir. Savaşı sonlandırmazsak, o bizi sonlandırır. Ünlü Fransız yazar ve düşünür Jean Paul Sartre’nin dediği gibi “Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür.”
Ey özgürlük! Adalet varsa sen de varsın. Türkiye için, güvenli bir güvenlik ordusu, güvenli bir sınırdan daha iyidir!