Cuma, Kasım 22, 2024
No menu items!
Ana SayfaKöşe YazılarıÜniversite Şehre, Şehir Üniversiteye Sinerji Katmalı!

Üniversite Şehre, Şehir Üniversiteye Sinerji Katmalı!

 

ASÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Yılmaz, Üniversite-Şehir işbirliğini Hatay örneği bağlamında değerlendirdi.

M.Ö. 400’lü yıllarda Antik Yunan’da Atina Okulu vardır. Bu okulda dönemin imkânlarıyla oluşan projeksiyonla bilim, kültür, sanat, felsefe, edebiyat, siyaset birlikte harmanlanırdı. Atina Okulunun nüvesini atan Sokrates, Platon ve Aristo dönemin ikliminde çoklu disiplinlere yani farklı bilimlere hâkim olan önemli şahsiyetlerdi. Bu şahsiyetlerin nazarında akademi; “Hiçbir siyasi ve ticari kaygı olmaksızın bilim, sanat, felsefe, fikir üreten merkezlerdir.” Yani akademi şehre ve yeşerdiği toplumuna katma değer üretir, şehir de akademiyi benimseyip, bağrına basar. Böylece, bu sosyal örüntüden bir dinamizm ve sinerji doğar.
Hatay, bünyesinde çoğu medeniyetleri uyum içinde barındırmış uygarlık örneği bir şehrimiz. Dağıyla, deniziyle, ovasıyla, yeraltı ve üstü doğal zenginlikleriyle jeo-stratejik bir öneme sahip. Sahip olduğu coğrafi imkânlarla tarım, sanayi, ticaret, gıda üretiminin yanısıra önemli bir lojistik üssüdür. Ulusal ve uluslararası kara, deniz, hava ve demiryolu taşımacılığı ağına sahiptir. 1992 yılında kurulan Mustafa Kemal Üniversitesi ve 2015 yılında kurulan İskenderun Teknik Üniversitesiyle yükseköğretimin önemli bir merkezidir. Hatay sahip olunan kurumsal zenginlikleri, kurumsal işbirliği çabalarıyla daha da anlam kazanacaktır.
Hatay tarım, sanayi, endüstriyel üretim ve lojistik anlamında sahip olduğu dinamik ve ekonomik unsurlarla ülkemizin önemli bir sanayi ve ticaret merkezidir. Avrupa, Ortadoğu ve Uzakdoğu pazarında ihracat payı ile ülkemiz ekonomisine önemli katkısı bulunan bir şehirdir. Özellikle Türkiye ölçeğinde, demir-çelik sanayi ürünleri ve filtrenin hatırı sayılır kısmı bu bölgede üretilmekte ve uluslararası pazarda yer bulmaktadır. Hatay için işbirliklerinin kavramsal karşılığı “üniversite-sanayi”, “üniversite-toplum” ve “üniversite-üniversite” işbirliği şeklinde özetlenebilir. Aslolan bu kavramların sembolleşmesi değil, işleyişinin sürdürülebilir ve denetlenebilir olmasıdır.
Peki, üniversiteleri bu işleyişin neresinde aramalıyız? Son dönemde sanayinin ihtiyaçlarına akademik düzeyde cevap verebilmesi ve işbirliği adına Teknokent, Teknoloji Transfer Ofisleri, Teknoversite gibi ihtişamlı anlamlar yüklenen üniversiteler benimsediği sembolik varlığının çok ötesinde, sanayi ve ticaretin öncülüğünde olması gerekir. Teknik üniversitelerin bölgesinde iddialı olabilmesi için Silikon Vadisinin Minyatürü veya OSTİM Teknik Üniversitesi örneğinde (Cluster model) olduğu gibi Türk Kalibrasyon Kurulunun ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelikte bir üretimin sahibi ve öncüsü olması gerekir. Bölgenin önemli üretim portföyü olan metalürji, demir-çelik, filtre ve gıda alanında ürün kontrolünden, ölçüm ve testlerine kadar, akredite edilmiş, güvenilir laboratuarlara sahip olması gerekir.
YÖK’ün Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma Projesi üniversitelerde bir kalite arayışının göstergesidir. Bu kapsamda üniversiteler kendini yoklamalı, güçlü ve zayıf yönlerini/alanlarını ortaya koymalı, bu proje çerçevesinde bölgesel kalkınmaya öncülük edecek, ihtisas alanına yoğunlaşmalıdır. Bu bağlamda, Mustafa Kemal Üniversitesine Sağlık ve Ziraat ihtisaslaşması, İskenderun Teknik Üniversitesine ise bölgesel beklentiye cevap verebilecek mühendislik alanları uygun düşmektedir. Peki, Türkiye ölçeğinde üniversitelerin bütçelerinin yatırıma dönüşüm önceliği ne olmalıdır? Elbette, işe gösterişli binalardan, ihtişamlı makam alanlarından, lüks makam araçlarından başlamak bu misyonun ruhuna aykırı düşer. Zaten yoğun bir şekilde yaşanan pandemi süreci, bütçe yatırımlarının doğrudan fiziki mekânlara yapılmasının çok da öncelikli olmadığını ortaya koymuştur.
Sağlık alanında kaliteli bir hizmet için tahlil ve araştırma laboratuarlarına sahip donanımlı hastane ortamı, ziraat alanında ise deneme ve araştırma yapılabilecek modern laboratuarlar olmalıdır. Mühendislik alanında ise bölgesel ithalat ve ihracat için kalite, kontrol, tescil merkezi ve araştırma laboratuarları, endüstri 4.0 ruhuna uygun yazılım, kodlama, yapay zeka, robotik gibi endüstriyel tasarım, otomasyon, tasarım ve beceri atölyelerini içeren merkezlere ihtiyaç olacaktır. Böylece, 11. Kalkınma Planının müzakerelerinde yer alan eylem planı da hayata geçmesine katkı verilmiş olacaktır.
Üniversitelerin bir de paydaşı olduğu kurumlara karşı ödevleri vardır. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen, STEM-A çalışmalarını ihtiva eden “Tasarım Beceri Atölyeleri” ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının TÜBİTAK üzerinden geliştirmeyi planladığı yazılım, robotik ve kodlama çalışmalarına odaklanan “Dene-Yap Teknoloji Atölyelerine” üniversite imkânları ile akademik destek verilmesi, bu projelerin uygulanabilirliğini ve sürdürülebilirliğini pekiştirecektir. Sağlık alanında ihtiyaç duyulan mikro-mekanik üretimler, pandemi sürecinde ihtiyaç duyulan medikal teknolojileri tasarlamak ve üretmek hususunda teknik üniversitelere öncülük etmek düşmektedir.
Scopus ve Web of Science gibi bilimsel tarama motorlarından Dünya Üniversiteleri incelendiğinde “Technical University of Munich” bir teknik üniversite olarak adını Tıp (sağlık) alanına sunduğu endüstriyel tıp ürünleriyle duyurmaktadır. Neden bir Türk teknik üniversite bu anlamda atraksiyon gerçekleştirebilmesin? Dünyada yazılım yoluyla uzaktan mikro-cerrahi operasyonları (Remote Operations of Micro-Surgery), uzaktan iş makinesi operatörlüğü, uzaktan NBA ligleri gerçekleşiyor.
Bugün dünyayı adeta Silikon Vadisi yönetmektedir. Teknik Üniversitemiz bünyesinde bir “Yazılım Merkezi” kurulması böyle bir adımın başlangıcı olabilir. Akademi kütüphanelerindeki “Keşif Aracı” diye adlandırılan veri tabanları kendi yazılım merkezinde yazılmalıdır. Böylece ülkeye olan maliyet ve bağımlılık ortadan kalkar. Bu merkezler üniversitelerin kendi mezunlarına kendi bünyesinde istihdam imkânı da sağlayacaktır. Şehrin sinyalizasyon sitemi olmak üzere güneş enerjisiyle çalışan pekçok elektronik sistemini dizayn edebilir. Makro İşletmelerle birlikte, dinamizmin yaygın unsuru olan mikro işletmelere yani KOBİ’lere dönük ücretsiz danışmanlık hizmetleri verebilir.
Sonuç olarak, TÜİK verilerine göre % 16,1 ile Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip olmamız en büyük avantajımızdır. İnteraktif/uzaktan eğitim modülüne yönelik eğilimler ve özellikle dünya markalarının en yüksek cirosunu yazılım ve donanım şirketlerinin sağladığı düşünülürse, bu alanda henüz mümbit bir pazarın olduğu aşikârdır. Paydaşlık etmeyi bekleyen Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Borsaları, Tarım Borsası vs sivil toplum kuruluşları, sanayiciler, yatırımcılar hasretle kollarını açmış akademik dünya ile entegre olmayı, sinerji oluşturmayı bekliyor. Elbette ki, ilk adım akademiden olmalı.

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER