29 Nisan 2011 tarihinde 252 kişilik bir grupla başlayan Suriye’den Türkiye’ye kaçışların bugün geldiği noktada 500 bini aşkın Suriyeliyi kamplarda ve kent merkezlerinde barındırmaya devam eden Hatay, yaşam sınırına yakın bir noktada, İdlib’de devam eden politik ve askeri restleşmenin yeni bir göç dalgası yaratmasından korkuyor.
Geçtiğimiz günlerde, Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi-HUGO ile İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi-IGAM işbirliğinde gerçekleşen ‘Prof. Dr. M. Murat Erdoğan’ imzalı “Suriyeliler Barometresi 2017 Çalışması” ile Hatay ve diğer illerdeki son tablonun fotoğrafları çekilmiş, mevcut kalabalığın yarattığı sorunların birçoğunun hala çözüm beklediğine işaret edilmişti.
Hatay’ın hemen yanı başındaki İdlib noktasında son yaşanan politik ve askeri restleşme ise ‘mevcut sorunlara yenisi mi ekleniyor’ başlığını gündeme soktu bile! Özellikle de Suriye Ordusu tarafından cihatçı birçok silahlı grubun biriktiği ‘son’ kent durumundaki İdlib’e yönelik askeri operasyonların arttığı bir dönemde…
-GÖÇ DALGASI-
İdlib’e dair Astana (barış) sürecini işaret eden ve son yaşananların süreci tehlikeye soktuğunu söyleyen Ankara’nın Rusya ve İran merkezli diplomatik çıkışı, Suriye Ordusu’nun İdlib’e yönelik operasyonlarının önüne şu ana kadar henüz set çekebilmiş değil.
Bu ise bölgede biriken on binlerce Suriyelinin yeniden hareketlenmesi anlamına geliyor ve yeni bir göç dalgası yaşanabilir mi sorularını da gündeme taşıyor.
Hatay ve diğer sınır kentleri olası bir göç hareketinin riskinde beklerken, Ankara, buna dair endişelerini ilk elden dile getirmeye devam ediyor. Hatırlanacağı gibi, Başbakan Binali Yıldırım, buna dair endişesini 2017’nin Ekim ayında Partisinin grup toplantısında paylaşmış, olası göç hareketlerinin altını çizmişti:
“Astana süreci doğrultusunda ateşkesi tahkim edecek adımlar da attık. 14-15 Eylül’de düzenlenen son toplantıda İdlib ve çevresinde gerginliği azaltma ve çatışmasızlık prensibi doğrultusunda bölgede güvenlik kuşağı oluşturulmasına kararı verildi. Hatay’a sınır komşu olan İdlib, esasen Halep’te geçtiğimiz yıl yaşanan olaylar sonrası sivil halkın akın akın bu bölgeye gelmesi neticesinde çok ağır şartlar içeresinde oradaki insanlar yaşıyor ve bu insanlar arasına sızan terör unsurları da var. Bu sebeple alınan karar çerçevesinde, 3 garantör ülke tarafından İdlib çepeçevre bir güvenlik çemberine alınacak ve böylece buradaki terör faaliyetleri önlenecek. Diğer yandan da olası iç karışılıklar ülkemize yeni büyük bir göç dalgasının önüne geçilmiş olacak.”
Başbakan Yıldırım’ın 2018 senesine gelindiğinde ‘göç’ endişeleri daha somut bir hale geldi. “İdlib’te saldırıların artması, orada yeni bir göç hareketine yeni mağduriyetlerin oluşmasına sebep olacaktır.”
-NE KADAR?-
Suriye’de ‘mülteciler’ üzerine yardım çalışmaları yapan ve İdlib’deki durumun yaratabileceği trajediye işaret eden Amerika merkezli The International Rescue Committee (IRC) yetkililerinden Thomas Garofalo da benzer uyarıyı yapanlardan biri.
Hatay kamuoyunun da olası ‘göç dalgası’ bağlamında takip ettiği İdlib kentinde şu an 2.6 milyon kişinin yaşadığına işaret eden Garofalo, Suriye sınırı boyunca uzanan sınır kentlerinin endişeyle izlediği tablonun kalabalığını herkes için biraz daha netleştirdi.