Samandağ ilçesinde düzenlenen Yerel yönetim çalıştayı sona erdi.
28-29 Aralık tarihinde devam eden çalıştayın yayınlanan sonuç metninde, “Yeni yaşamı birlikte kuracağız” vurgusu yapılarak şu görüşlere yer verildi:
“6 Şubat depremi, halka söz, yetki, karar hakkı tanımayan yerel yönetim anlayışını da enkaz altında bıraktı. Neoliberal dönüşümle birlikte kamusal alanın tasfiye edilmesi, belediyeleri kamusal ihtiyaçları karşılayan yerel yönetim organları olmaktan çıkarıp halka müşteri muamelesi yapan ve piyasa işleyişi içinde çalışan şirketleşmiş bir belediye anlayışı açığa çıkarmıştı. Bu da bütün şeffaflık ve katılımcılık iddialarına karşın halkı, halkın ihtiyaç ve taleplerini, çözüm üretme, uygulama ve denetleme kapasitesini yok sayan ve dışlayan bir belediyecilikte karşılığını buldu. 6 Şubat’ta yıkılan yalnızca binalar değil bir yerel yönetim anlayışıydı.
Öte yandan deprem sonrası süreç, halkın örgütlü gücünün ölümle yaşam arasındaki çizgiyi belirleyebildiğini; ihtiyaçların belirlenmesi, olanakların ihtiyaçlarla buluşturulması ve halkın yaratıcı kapasitesinin harekete geçirilmesi noktasında sosyalistlerin merkezinde yer aldığı toplumsal seferberliğin, ortadan kaybolan kamu otoritesinin yerine geçebildiğini gösterdi. Gördük ki Samandağ halkı kaderine terk edilmiştir, neoliberal devlet ve piyasa halkın en temel yaşamsal ihtiyaçlarına yanıt vermekte başarısızdır ve Samandağ halkı kendi kaderini eline alıp kendi kendini yönetebilir. Depremin ilk gününden bu yana süren dayanışma seferberliği, gönüllü ağları ve yaşamı yeniden kurma mücadelesi üzerinde yükselen halk örgütlülüklerinin, halkın kendi kendini yönetmesinin organları olabileceğini de görüyoruz. Merkezi bir bütünlük içinde olmasa da farklı siyasal öznelerin ve gönüllü girişimlerin katkısıyla, aynı koşullarda, aynı yaşam kavgasında gelişen bu örgütlenmeler yerelde yeni bir siyasal sürecin fikri ve örgütsel altyapısını kurmak açısından değerlendirilmelidir.
Deprem sonrası koşulların, hem mevcut yerel yönetim anlayışının eleştirisi hem de bir alternatifin imkanlarını ortaya koyması açısından ciddi bir avantaja sahip olan Samandağ’da yerel seçim süreci de halkın öznesi olduğu bir yeniden inşa süreci hedefiyle ele alınabilir. Bu anlayışla 28-29 Aralık’ta Samandağ’da Yeni Yaşamı Birlikte Kuracağız Yerel Yönetim Çalıştayı’nda Samandağ halkının katılımıyla kapsamlı bir tartışma yürüttük. Depremde en çıplak biçimde gördüğümüz ama depremden ibaret olmadığını bildiğimiz neoliberal kapitalist yıkım karşısında uluslararası alanda ve ülkemizde gelişen örnek deneyimleri, Samandağ’ın özgünlüğü içinde yaşanan deprem sonrası deneyimlerimizi ve yerel yönetimlerin mevcut yapısının sunduğu olanak ve kısıtları birlikte değerlendirerek sosyalist, halkçı özgün bir yerel yönetim anlayışının köşe taşlarını ortaya koymaya çalıştık.
Esas hedefimiz halkın doğrudan söz, yetki, karar sahibi olduğu halk meclislerinin iradesi ile yönetilen; temsilcilerin “geri çağırma” ilkesine tabi olduğu; hizmetlerin piyasa ilkeleri ile değil kamusal hizmet mantığı ile verileceği; katılımcılık ve şeffaflık ilkelerinin halkın sermayeden bağımsız çıkarları doğrultusunda hayata geçirildiği, sosyalist, halkçı bir belediyeciliktir.
Ana hatlarıyla ortaya koymaya çalıştığımız bu model ya da anlayış; elbette bizim istek ve irademizden bağımsız olarak bizi kuşatan koşullar içinde, merkezi yönetimin ve yerel yönetimlerin neoliberal dönüşümü sonucu açığa çıkan yasal / finansal altyapı içinde gelişeceğinden, Samandağ halkına vaadimiz esasen bir mücadele çağrısıdır. Daha doğrusu yerel seçim sürecini ve yerel yönetimleri bu mücadele hedefimiz doğrultusunda değerlendirme vaadidir.
Merkezi yönetimin doğrudan baskı ve kısıtlamaları, bunu kolaylaştıran yasal ve finansal altyapı, ve neoliberal dönüşümde “şeffaflık” ve “katılımcılık” ilkelerinin iğdiş edilerek belediyelerin kurumsal yapısına dahil edilmesi, yönetime gelenlerin niyetinden bağımsız olarak bir deli gömleği işlevi görmektedir. Bu deli gömleğini yırtacak olan ise bu süreçlere halkın sermayeden bağımsız çıkarları / ihtiyaçları doğrultusunda müdahale edecek örgütlü gücünün, öz örgütlerinin varlığından başkası değildir.
Samandağ’da deprem sonrası sosyalistlerin girişimi ile pek çok dayanışma faaliyeti ve bu dayanışma faaliyetleri etrafında gelişen, farklı örgütlülük düzeylerine denk düşen koordinasyonlar ya da yerel ağlar oluşmuştur. Bu örgütlenme yerel yönetimin yokluğu koşullarında, yaşam mücadelesi içinde bir araya gelme, kendi sorunlarını tespit etme, çözüm önerileri geliştirme ve uygulama noktasında 10 aydır ciddi deneyimler biriktirmiştir. Mahalle / semt ölçeğinde etkinlik gösteren dayanışma koordinasyonları sağlıkçılar, eğitimciler, hukukçular, mühendis ve mimarlar gibi meslek sahipleri ile de yer yer yatay bir ilişki de kurarak kentin yeniden inşasına müdahil olmaya yönelik bir kapasite ortaya koymaktadır.
Gerek Samandağ’ın tarihsel hafızası, gerek Çalıştayla bir irade beyanında bulunanlar olarak, gerek deprem sonrası açığa çıkan taban örgütlenmeleri, ilçe genelinde halk meclislerinin kuruluşu için somut bir zemin oluşturduğunu görüyoruz. Çalıştayda bir araya gelen kolektif örgütlü irademizle, gerek yerel seçim sürecini gerek belediyenin kazanılması durumunda belediyenin kurumsal / temsili mekanizmalarını, halk meclislerinin örgütlenmesi ve halk meclislerinde açığa çıkacak iradenin yerel yönetimleri yönetecek esas irade olmasını temel hedefimiz olacak.
Ve bugün bu iradenin kurulmasını esas alanlar olarak, Farklı inançların bir arada yaşadığı Samandağı’nda, her dilin ve inancın hiçbir baskıya ve asimilasyona maruz kalmadan konuşulabilmesi ve yaşanabilmesini talep eden halklar ve inançlar olarak, Dünyanın, memleketin dört bir yanına yayılmış her alanda yükselen kadın mücadelesinin deneyim ve birikimleri ile 6 Şubat depremlerinin ortaya çıkarttığı kadın dayanışmasıyla, yaşamı yeniden kurmak için bu süreçte aldığımız sorumlulukla bir adım daha öne çıkacak olan kadınlar olarak, Piyasalaşmış sağlık sisteminde hastalar müşteri, sağlık kurumları birer ticarethaneye dönüşmüşken, koruyucu ve önleyici sağlık ile sağlığı ve sosyal hizmetleri bir bütün olarak gören yaklaşımla hareket eden halkın sağlık hakkı savunucusu hekimler, sağlık emekçileri olarak, Deprem öncesinde var olan ekolojik sorunlara, deprem sonrası yaşanan sorunlarda eklenmiş kentimiz bugün daha önce hiç yaşamadığı kadar büyük bir ekolojik yıkımla karşı karşıya kalmışken, ekolojik yıkımın, halk odaklı değil rant odaklı yaklaşımın karşısında duran mimarlar, mühendisler, ekolojistler olarak, Parasız, bilimsel, eşit nitelikli eğitim hakkı için on yıllardır mücadele ederken, deprem sonrası da kentimizde gasp edilen, yok sayılan eğitim hakkının, nitelikli, güvenli, sağlıklı koşullarda sağlanması için seferber olan eğitim emekçileri olarak, Sistemin fiziksel ve zihinsel gelişimine bariyerler kurduğu, uyuşturucu batağına sürüklemeye çalıştığı değil, sporun, felsefenin, müziğin, resimin, tiyatronun yaşamında yer aldığı gençler olarak, 6 Şubat depremi sonrası süreçte en çok etkilenen çocuklardır. Çocukların bu durumu siyaset üstü nitelendirilip görmezden gelinmektedir. Yaşadığımız bu gerçekliğin politik ve sınıfsal olduğunu bilen her türlü hak mücadelesini verecek çocuklar olarak,
Şehrin sosyal ve kamusal alanlarına hiçbir engel olmadan ulaşabilmeyi talep eden engelliler olarak; Bu kentte yıkımın, yoksulluğun, tozun dumanın içerisinde inatla yaşamı yeniden kurmak için yola çıkanlar olarak; Yeni Yaşamı Hep Birlikte Kuracağız !”